Davranışa Değil Duyguya Odaklanma: Üzüntü

Çocukların duygu yoğunluğu çok yüksek iken, onlardan söylediklerimizi dinlemelerini bekleyemeyiz. Öncelikle duygusunu anlamalı, kabul etmeli ve anladığımızı ona hissettirmeliyiz. Çocuğun duygularını kabul ederek sakinleşmesini beklemeden, davranışlarında düzenleme yapmamız zordur.

Çocuklarla olan bir durum üzerinden örnek vermeden önce, yetişkinler arasında bir durumdan basit bir örnek vereyim: Sevdiğiniz bir eşyayı kırdınız. Birisi size gelip “ne kadar sakarsın / öyle yamuk koyarsan kırılırdı tabi / nolacak zaten değersiz bir şeydi…” dediğinde mi daha iyi hissedersiniz yoksa “aa o senin için değerliydi kırılmasına üzülmüş olmalısın” dediğinde mi?

Peki çocuk sevdiği bir silgisini kaybetti ve üzgün. Bu davranış size sorumsuzca geliyor, geri bildirim vermek istiyorsunuz. Çocuk henüz üzgünken gelip size silgimi kaybettim dediğinde “e sen de sahip çıksaydın” dediğimizde duygusunu kabul etmiyoruz, o da bizi dinlemiyor. Az önceki örnekte size benzer tepkiler verdiklerini düşününce ne hissetmiştiniz?

“Onu çok severek almıştın kaybolunca üzülmüşsün” ya da kısaca içtenlikle dinlediğimizi gösterdiğimiz bir “aa tüh!” tepkisiyle çocuklar duygularının anlaşıldığını hisseder. Belki sizin “silgini kullandıktan sonra yerine koymalısın” demenize bile gerek kalmadan, anlaşıldığı için duyguları sakinleşen çocuk doğru davranışa dair “artık hep kalemliğimde tutacağım” gibi bir dönüşle gelebilir.

Ebeveynlere yönelik psikoeğitim hizmetlerimiz için iletişime geçebilirsiniz.